Madde kullanımı ve ruh sağlığı bozuklukları, sıklıkla birbiriyle iç içe geçmiş sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu duruma tıp dilinde ‘’eşzamanlı bozukluk’’ (komorbidite) denir ve bir kişinin hem madde hem de ruhsal bir bozukluğa aynı anda sahip olduğu durumu ifade eder. Madde kullanımı ve ruh sağlığı bozuklukları, bireylerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiler ve bu iki sorun genellikle birbirini besleyerek karmaşık bir tablo oluşturur.
Madde Kullanımı ve Ruh Sağlığı Bozukluklarının İlişkisi
Madde kullanımı, ruhsal sağlık problemlerini tetikleyebileceği gibi var olan ruhsal sağlık sorunları da madde kullanımına yol açabilir. Örneğin, depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve şizofreni gibi zihinsel bozuklukları olan kişiler, bu sorunlarla başa çıkmak amacıyla madde kullanımına yönelebilmektedirler. Aynı zamanda, madde kullanımı da beyin kimyasını değiştirerek ruhsal bozuklukları ciddi anlamda tetikleyebilir ya da var olan bozuklukları daha da kötüleştirebilir. Bu noktada şunu vurgulamalıyız ki madde kullanımında masum veya zararsız sayılabilecek bir şey söz konusu değildir. Bu durum hem kendi sağlığımız hem de çevremiz için geçerlidir. Yalnızca bir sefer ya da küçük miktar madde kullanımları bile beyin kimyasını bozmakta yeterli etkiye sahiptir.
Madde kullanımı, yalnızca bireyin fiziksel ve ruhsal sağlığını etkilemekte kalmaz, aynı zamanda sosyal ilişkiler üzerinde de yıkıcı etkilere yol açabilir. Kişinin yakın ilişkilerinde istenmeyen bazı olayların yaşanması, güven kaybı, iletişim problemleri ve duygusal mesafe gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu durum da sevdiğimiz insanlarla aramıza duvarlar örülmesine ve onların bize olan desteğinin azalmasına neden olabilir. Aile içi çatışmaların artması, arkadaşlıkların zedelenmesi ya da kaybedilmesi gibi durumlar madde kullanan bireylerin sıkça yaşadığı durumlardandır.
Madde Kullanımı Ruh Sağlığını Nasıl Etkiler?
Madde kullanımı, beynin kimyasal yapısını ve işleyişini etkileyerek ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Örneğin, alkol ve uyuşturucular, beyindeki dopamin ve serotonin gibi mutluluk ve keyif veren kimyasalların üretimini artırabilir. Ancak bu maddeler bir kez veya uzun süre kullanıldığında, beyinde kalıcı hasara neden olur ve kişide depresyon, anksiyete, paranoya veya psikoz gibi ruhsal bozukluklar gelişebilir. Örneğin;
- Alkol: Uzun süreli ve aşırı alkol kullanımı, depresyonu tetikleyebilir. Alkol, anksiyete bozuklukları ve TSSB’yi daha da kötüleştirir.
- Esrar: Esrar kullanımının özellikle genç yaşta başladığında psikoz ve şizofreni riskini artırdığı gözlemlenmiştir.
- Uyarıcı Maddeler (kokain, amfetaminler): Bu maddeler aşırı uyarılma, paranoya, anksiyete ve bazen şiddetli psikoz belirtilerine yol açmaktadır.
Ruh Sağlığı Bozuklukları Madde Kullanımını Nasıl Tetikler?
Ruh sağlığı bozukluğu olan bireyler, genellikle başa çıkma mekanizması olarak madde kullanımına yönelebilir. Depresyon, anksiyete veya travmatik deneyimler yaşayan insanlar, kendilerini daha iyi hissetmek, kaçış sağlamak veya duygusal acıyı hafifletmek amacıyla alkol veya uyuşturucu kullanabilirler. Ancak bu durum, uzun vadede daha ciddi bağımlılıklara ve ruhsal sağlık sorunlarının daha da ağırlaşmasına yol açar.
Özellikle travma sonrası stres bozukluğu olan bireylerde, madde kullanımı yaygın bir başa çıkma yöntemi olarak gözlemlenir. Yaşadıkları travmayı bastırmak ve anıları unutmak isteyen kişiler, alkol veya uyuşturucu kullanarak bu duygusal acıyı dindirmeye çalışabilirler.
Eşzamanlı Bozukluklarda Tedavi Yaklaşımları
Madde kullanımı ve ruh sağlığı bozukluklarının bir arada bulunduğu durumlarda, tedavi süreci oldukça karmaşıktır ve her iki sorunun da eş zamanlı olarak ele alınması gerekir. Bu tür vakalarda bütüncül tedavi yaklaşımları tercih edilir.
- Entegre Tedavi Yaklaşımı
Madde kullanımı ve ruh sağlığı bozukluklarının aynı anda tedavi edilmesi gerektiği görüşüne dayanan entegre tedavi modeli, en etkili yaklaşımlardan biridir. Bu modelde, bireyin hem madde bağımlılığı hem de ruhsal bozukluğu için özel olarak tasarlanmış bir tedavi planı uygulanır. Bu planlar genellikle bireyin ihtiyaçlarına göre kişiselleştirilir ve hem ruh sağlığı alanında çalışan psikologlar hem de madde bağımlılığı uzmanları iş birliği içinde çalışır.
- Psikoterapi
Psikoterapi, madde kullanımı ve ruh sağlığı bozukluklarının tedavisinde temel bir rol oynar. Bilişsel davranışçı terapi (BDT), eşzamanlı bozuklukların tedavisinde sıklıkla kullanılan bir yaklaşımdır. BDT, bireylerin zararlı düşünce ve davranış kalıplarını tanımalarına ve bunları değiştirmelerine yardımcı olur. Aynı zamanda bireylerin hem ruhsal sağlık sorunlarıyla hem de madde kullanımıyla başa çıkmalarına yardımcı olacak beceriler geliştirmelerine yardımcı olur.
- İlaç Tedavisi
Bazı durumlarda, madde bağımlılığı ve ruh sağlığı bozukluklarının tedavisinde ilaçlar önemli bir rol oynayabilir. Antidepresanlar, anksiyolitikler ve antipsikotik ilaçlar, ruh sağlığı tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar, kişilerin madde bağımlılığından kurtulmalarına yardımcı olabilir. Ancak, ilaç tedavisinin mutlaka bir psikiyatri uzmanı gözetiminde uygulanması gerekmektedir.
- Destek Grupları ve Aile Desteği
Destek grupları, madde kullanımı ve ruh sağlığı bozukluklarıyla mücadele eden bireyler için önemli bir kaynak olabilir. Aynı sorunları yaşayan diğer insanlarla bir araya gelmek, sosyal destek sağlamak ve benzer deneyimleri paylaşmak, iyileşme sürecine katkı sağlayabilir. Aile ve arkadaş desteği de bu süreçte büyük bir rol oynar.
Madde kullanımı ve ruh sağlığı bozuklukları arasındaki ilişki karmaşık ve karşılıklı bir etkileşim içerisindedir. Eşzamanlı bozuklukların tedavisi hem madde bağımlılığı hem de ruh sağlığı sorunlarını ele alan kapsamlı bir yaklaşım gerektirir. Bireylerin bu sorunlarla başa çıkmalarına yardımcı olacak entegre tedavi yaklaşımları, psikoterapi, ilaç tedavisi ve sosyal destek, iyileşme sürecinde önemli adımlardır. Madde kullanımı ve ruh sağlığı bozukluklarıyla mücadele eden bireylerin yaşadığı durumlar birbirinden oldukça farklı olduğundan tedavi süreci de kişiye göre şekillenebilen, biricik yapıda olmalıdır.